Ve seyahat günü geldi çattı. Yolculuk yaklaşık 1,5 saat sürdü. Oldukça küçük bir havaalanı olan "Alexander the Great"'a iniş yaptık. Havaalanından şehir merkezine ulaşım, saat başı kalkan Vardar Ekspres otobüsleriyle yada taksiyle sağlanıyor. Üsküp'te taksi oldukça ucuz o yüzden taksi tercih edilebilir. Otobüs bilet fiyatı 10 denar yani 2,5 tl, taksiyle giderseniz 20-25 denar arası.
Geceliği 55 Euro/oda olan otelimiz Anja'yı tripadvisor'den bulduk. Konum olarak biz Makedonların yaşadığı tarafta otel tutmuşuz, Türklerin olduğu tarafta fiyatlar daha uygunmuş. Bizi Deniz Süleyman adında annesi Türk, babası Arnavut otel personel karşıladı. Giriş işlemlerini yapmadan önce içecek bişeyler ikram etmek ve Üsküp hakkında genel bilgi vermek istedi. İkram ettikleri çayla beraber küçük bir tabakta bal getirdiler. Daha sonrada gördük ki burada çayın yanında her zaman bal ikram ediliyor. (kaç fincan çay içerseniz için, yesenizde yemesenizde her seferinde bal getiriyorlar). Otel temiz ve rahattı. Yolculuk kısa sürse de yol yorgunuyduk biraz dinlenelim derken bir kaç saat uyumuşuz dolayısıyla akşam başladık Üsküp'ü gezmeye. Haftasonları meydanda çeşitli gösteri ve konserler olurmuş. Bizim gittiğimiz günün akşamında Şarap festivali vardı. Meydanda konser, yiyecek alanları ve tabiki şarap standları vardı. Meydandaki bir cafeye oturup hem müzik dinledik hem de insanları seyrettik. Sonra meşhur taş köprüden geçtik ve bizim tarafa yani Türklerin olduğu tarafa geçtik. Arnavut kaldırımlı, iki tarafında çeşitli dükkanların olduğu, İstanbul'un eski zamanlarını andıran, kimliğini hiç bozmamış masal gibi sokaklardı. Pazar günü olması dolayısıyla bütün dükkanları kapalı ve bomboş olan sokaklarda gezinirken kendimizi zamanda yolculuk yapıyor gibi hissettik.
Otelin restorantı çok güzeldi, kahvaltıda ne isterseniz hazırlıyorlar. Kahvaltımızı yaptıktan sonra şehir turuna başladık.
600 yıl Osmanlı İmparatorluğunun egemenliğinde kalan bölge, 20. yüzyılda Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti'nin en güney kısımlarını oluşturmuş, 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nın iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiş. 600 yüzyıl Osmanlı egemenliğindeki Makedonya son yıllarda çok hızlı bir değişim içinde. Osmanlı'nın tüm izlerini silmek istercesine her yer Barok tarzda yapılara dönüştürülmüş. Meydanda 14.6 metre yüksekliğinde 27.2 ton ağırlığında büyük İstender heykeli dikkat çekiyor. Bu heykelin amacının ulusal bir kimlik çabası olduğu düşünülüyor. Dikkat çeken diğer unsur da sanata olan düşkünlüklerinden olsa gerek her yerde çok fazla heykel olması. Alışveriş yapan bayan heykelleri, masa başında oturan insan heykelleri, vardar nehrine dalış yapan bir bayan heykeli... her yer heykel dolu. Vardar nehri nüfusu yaklaşık 500,000 olan Üsküp'ü resmen ikiye ayırmış. Bir tarafta her yerde Osmanlı izlerini görebileceğiniz çarşısı, kalesi, külliyesi, medresesi, camileri, güzel yürekli insanlarıyla Türk tarafı, diğer yanda Üsküp'e Skopye diyen, son yıllarda Avrupai tarzda yenileşme içine giren, her yere heykeller diken, şehrin en yüksek tepesine her yerden görülebilen 66 metre yükseliğinde diktikleri haç ile hristiyanlığın üstünlüğünü müslümanlara kanıtlamaya çalışan Skopye'liler ve bu iki tarafı birbirine bağlayan Taş köprü. 2 ayrı yaşam tarzı, 2 ayrı kültür-din, insan afallıyor resmen. Müslüman Türkler resmen dışlanmış, fakir bir hayat sürerken, diğer taraf yüksek standartlarda yaşayan hristiyan Makedonlar var. Bu durum nereye varacak bakalım.
Gündüz gözüyle taş köprünün ve Vardar nehrinin güzelliğini seyrettikten sonra tarihi Türk çarşısını görmeye gittik. Bu arada Vardar ovası türküsü de hiç dilimizden düşmedi:)) Bütün dükkanlar açılmış, her yer kalabalık cıvıl cıvıldı. Dükkanlar bize göre çok nostaljikti. Eski tarz terziler, fotoğraf stüdyosu, takıcılar, gelinlikçiler, nikah şekercileri, kumaşçılar, restorantlar, bakkallar... Kaleye çıktık ama arkeolojik kazı olduğu için bir kısmına girebildik, şehri ve vardar nehrini tepeden seyrettik. Çarşı içinde olan bir külliyeye girdik. Son Yaz dizisinde oynayan Tuğçe Kazas'ta türkülerin çaldığı, sedir ve nargilelerle dizayn edilmiş bir çay evinde oturmuş bir yandan müzik dinliyor, bir yandan kitap okuyor bir yandan da çay içiyordu.Selamlaşıp bir fotoğraf çekildikten sonra biz de birer çay içtik. Sonra yemek için çarşı içindeki Turist adlı mekana gittik. Burada yenecek en güzel şey köfte. Burda köfteye kebap deniyor ve sayıyla sipariş ediliyor. 10-15-20 adet alabiliyorsunuz. Sultanahmet köftesini andırıyor ama ondan bin kat lezzetli düşünün artık. Köfteyle çok arası olan ben bile bayıldım. Köftenin yanına meşhur salatalarından, kızarmış biberlerden, kabak kızartmasından alabilirsiniz. Fiyatlar o kadar uygun ki hiç o kadar yemeğe çok komik hesaplar geliyor. Birde meşhur hamburgerci Ba-Ky diye, çarşının sonunda köşede küçük bir mekan var ki hamburgeri 10 numara. Yemek sıkıntısı yok burada. Avrupa ülkelerinde Mc, Burger'den çıkmayan biz burada doya doya köfte yedik. Çarşının sonunda meyve, sebze, kıyafet, allı-pullu şalvarların satıldığı bizim Eminönü çarşısını andıran büyük bir pazar var. Halk günlük alışverişini buradan yapıyor. Satıcılar çok sıcak ve muhabbetli insanlar. Türkiye'den geldiğimizi öğrenince başlıyorlar muhabbete. İnsan burada kendini hiç yabancı hissetmiyor.
Üsküp merkezi 1 günde rahatlıkla gezilebilir. Fazla gün kalacaksanız Bitola (manastır), Ohrid gibi turistik şehirlere gidilebilir. Biz Ohrid'e tercih ettik. Gardan kalkan otobüsle yaklaşık 4 saat süren bir yolculukla Ohrid'e vardık. Gittiğimizde deli gibi yağmur yağıyordu. Dinene kadar bi yerlerde oturup bişeyler yedik, baktık dinecek gibi değil yapacak bişey yok az da olsa gezelim dedik. Ohri gölünü gördük. Sonra bir taksiye atladık tepedeki kilise olan St Sophia'ya gittik. Yağmur iyice şiddetlendi, takside gitmişti, kaldık mı tepede rehin. Taksi de gitti. Mecbur yürümeye başladık ama öyle böyle yağmıyor. Neyse şansa bir taksi gördük yeni yolcu indirmiş bizi görünce hemen aldı ıslak halimize bakmadan. Ohrid'i gezemeden döndük malesef.
Makedonya çok fazla değişime uğramadan görün deriz. Çok uzun değil 3-4 günlük bir programla güzel bir gezi yapabilirsiniz.
Notlar:
Makedonya yerel saati Türkiye'den 1 saat ileride.
1 TL= 25 Denar.
Taş köprüde çok fazla dilenci ve hırzıklık yapmak için size yaklaşan çocuklar var dikkat!
Taksi çok ucuz, her yere gidebilirsiniz ama taksimetre açtıklarından emin olun.
Ba-ky'de hamburger, çarşı içinde gözünüze hoş gelen bir restorantta kebap (köfte) yiyin.
Müslüman tarafında oteller daha uygunmuş. Biz tripadvisorden yüksek puan alan yerlere baktığımız için diğer taraftan rezerve ettik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder