Hayatım kupkuru geçerken yine yürüyordum yalnızlıklara. Adeta sürükleniyordum. Adımlarım beni sessiz, ürkünç karanlıklara götürüyordu. Arkadan gelen gölgenini adım sesleri beni ürpertiyordu, kuytuluklara daha da hızlı ilerlememe neden oluyordu. Hava daha da kararırken gittiğim yerde göz gözü görmüyordu. arkadan batmış güneşin kızıllığı tükenirken ben doğuya, kuytuluklara gidiyordum. en rahat düşündüğüm vakitler hep kendimle kalakaldıklarımdı. Ne arkadada kalanlar, ne arkadan gelenler, ne yetişebildiklerim, ne hiç bakmadan geçeceklerim. Hiç birşey düşünmeden sessiz yürüyordum kakanlıklara. Etraf yine tenhalaştı. geçe ortasına girerken kallan bir kaç ev lambası söndü. sokak lambaları bunu takim etti. artık bu karanlıklarda yapayalnız. ne bir ışık ne bir ses bir insan sesi. hiç biri yoktu. ürkün gölge dışında.
böylece uzunca bir süre kararlı adımlarla yoluma devam ettim, etmeliydim de zaten.
birden sokak lambaları yürüdüğüm, beni ürküten yolları kaldırımları sevimli bir ışıkla aydınlattı. etraf daha bir aydınlık, daha bir kalabalık oldu. akada beni takip eden, ürküten ayak sesinin yerine, çevrede akan kalabalığın güven veren adımları bastırdı. ellerinde eski sabalardan kalma meltem sıcaklığını, ellerini hissettim. ağzımda sevdiğim müzikleri, (anlıyorsun değil mi) gözlerimde ışıkla ve umutla artık yürüyordum. kaldırımda kalakalmış keş bile gözüme daha güzel gözüktü. o bile anladı bizi, bizdeki büyük mutluluğu. öyle bir umut kapladı içimi, bütün dünyamı, bütün dünyanı, bütün dünyayı sardı güzel elleriyle. biz elele yürüdü. dünya daha güzel oldu.
seni çok seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder