Ama o çocuğun arası benim ile iyiydi, bana sapan yapmayı ve ok yapmayı öğretmişti. Abim ile biraz haşarı idik sanıyorum. Çekirdek poşetlerine çamur doldurup düşman bildiğimiz ve çingene olduğunu düşündüğümüz çocuklara bunları atar, rahat vermezdik. Karşı komşu çocuklarına böyle az çektirmemiştik. Bahçede oturan ailenin bizden baya büyük biri kız biri erkek iki çocuğu vardı. Arada bize gelirler kardeşim Ömer'i kızdırarak peşimizden koştururduk. Tabi o daha 2-2.5 yaşlarındaydı o zamanlar. Adil henüz doğmuştu. Ona tavana asılı bir beşik alınmıştı. Bu annemlerin yatağının hemen üstündeydi. Beşiği üç kardeş bacak kadar boylarımız ile sallamaya çalışırdık. Böyle bir gün annem patates soyarken Adil'i sallıyorduk. Annem'in 'çocuklar' diye seslenmesi ile hep birlikte arkaya baktık, bir saniye sonra hepimiz arkadan bize vuran beşik ile annemin dizleri diplerine çökmüştük. O zamanlar iddia ile anlattığım ama şimdilerde pek ihtimal vermediğim bir olay var. Sanıyorum 3.5 yaşlarındayım. Annem bana abimi bulmak gibi büyük bir görev vermiş. Tabi bizim sokak bilemedin arka sokak gidebileceğim en uzak yer. Abimi bizim sokakta bulamayınca arka sokağa geçtim. Sokakta uzun saçları ile gitarı ile Barış Manço' yu gitar çalarken gördüm. Koşarak anneme olayı anlattım. Yok oğlum, barış manço değildir o demişti. Ama ben emindin o Barış Manço idi.
Bir gün dışardan alış verişten geldiğimiz bir gün evin alt katını bir karış su basmıştı. Amcam bizim ıslanmamız için kaldırarak taşımıştı merdivenlere kadar. Nedense aşağıda oturan kiracıları hiç hatırlamıyorum varlıklarından haberim vardı ama kendilerini adete görmemişim gibi. Yan arsada yeni bir bina yapılacak idi. Kazı sırasında bir insan yapımı tünel çıktı. Eski bizans tüneli olduğunu söylemişlerdi. İçinden kömür filan çıkmış. Kurtuluş savaşında sığınak olarak kullanıldığını duymuştum bilemiyorum ne kadarı doğrudur.
Bir gün arnavut kaldırımlı aşağı eğimli bir sokakta annem'e hala çatıda arada bir kullanılmak üzere duran Singer Marka dikiş makinesi alınmıştı. Biz sokakta koştururken aşağı doğru olan dükkanda kullanımı anlatılmıştı anneme.
Bir ara teyzemlerin çocukları gelmişti bize. İl dışından geldiklerinden yatıyada kalıyorlar. Biz yaşlardalar ve bizden çoklardı. Bahçenin kapısı camla kaplı biz bahçede kapalı kalmıştık abimle. 3-4 çocuk kapıyı tutarak bize geçit vermiyorlar. Abim o zamanlar baya asabi. Dedim abi kenarda kırık cam var, biraz örümcek ağı olan. Oradan geçelim. Kapıyı itmeye gerek yok. Hayır kapıdan çıkacaktı abim. Tüm kuvveti ile itti açılmadı. Elini vurdu kapıya, cam kırıldı. bileği ara ara fışkırarak kanamaya başladı. Herkes dona kalmıştı. Ben koştum, merdivenlere geldim. Merdivenler ne kadar da yüksek yapılmıştı. Annem'e haber verdim.
Bana alınan plastik sazı hiç unutmam. O kadar değerli bir oyuncaktı ki o zamanlar. Elimden düşürmedim. Hatta Tarabya'ya yerleştiğimizde elbise dolabının arkasına sıkışmış, yıllarca orada kalmıştı.
Amcamlar bana göre çok zor çıkarabildiğim ama pek uzakta olmayan bir mesafede oturuyorlardı. Yüksek bir apartmanda, onlara gitmek, birlikte kuzenlerim ilker, sertaç, ilknur ile vakit geçirmek güzeldi. Hatta Tarabya'ya ilk taşındığımız da onlardan uzaklaşmak adına üzücü bir şeydi bu benim için. Yıllar sonra yakın bir yere taşındıklarında bu kadar az görüşebilmek zamanın ve uğraşların bizi bazı güzel şeylerden uzak tuttuğunu gösterdi.
O zamanlar gayet geniş bir aileye sahip olduğumu anlamıştım. Yakın bir kaç amcamın dışında gelip gidenin hesabını yapamıyordum. Ne kadar geniş bir aileydi bu böyle. Babam galiba Gülhane'de çalışmaya yeni başlamış, bir yandan elektirikçilik te yapıyordu.
Bir gün arnavut kaldırımlı aşağı eğimli bir sokakta annem'e hala çatıda arada bir kullanılmak üzere duran Singer Marka dikiş makinesi alınmıştı. Biz sokakta koştururken aşağı doğru olan dükkanda kullanımı anlatılmıştı anneme.
Bir ara teyzemlerin çocukları gelmişti bize. İl dışından geldiklerinden yatıyada kalıyorlar. Biz yaşlardalar ve bizden çoklardı. Bahçenin kapısı camla kaplı biz bahçede kapalı kalmıştık abimle. 3-4 çocuk kapıyı tutarak bize geçit vermiyorlar. Abim o zamanlar baya asabi. Dedim abi kenarda kırık cam var, biraz örümcek ağı olan. Oradan geçelim. Kapıyı itmeye gerek yok. Hayır kapıdan çıkacaktı abim. Tüm kuvveti ile itti açılmadı. Elini vurdu kapıya, cam kırıldı. bileği ara ara fışkırarak kanamaya başladı. Herkes dona kalmıştı. Ben koştum, merdivenlere geldim. Merdivenler ne kadar da yüksek yapılmıştı. Annem'e haber verdim.
Bana alınan plastik sazı hiç unutmam. O kadar değerli bir oyuncaktı ki o zamanlar. Elimden düşürmedim. Hatta Tarabya'ya yerleştiğimizde elbise dolabının arkasına sıkışmış, yıllarca orada kalmıştı.
Amcamlar bana göre çok zor çıkarabildiğim ama pek uzakta olmayan bir mesafede oturuyorlardı. Yüksek bir apartmanda, onlara gitmek, birlikte kuzenlerim ilker, sertaç, ilknur ile vakit geçirmek güzeldi. Hatta Tarabya'ya ilk taşındığımız da onlardan uzaklaşmak adına üzücü bir şeydi bu benim için. Yıllar sonra yakın bir yere taşındıklarında bu kadar az görüşebilmek zamanın ve uğraşların bizi bazı güzel şeylerden uzak tuttuğunu gösterdi.
O zamanlar gayet geniş bir aileye sahip olduğumu anlamıştım. Yakın bir kaç amcamın dışında gelip gidenin hesabını yapamıyordum. Ne kadar geniş bir aileydi bu böyle. Babam galiba Gülhane'de çalışmaya yeni başlamış, bir yandan elektirikçilik te yapıyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder