Uykuyla gelen sesler
Askerde özellikle kuraları çekeceğimiz güne yaklaştıkça yattığımız koğuşun yarısı uykusunda konuşmaya başladı. Yan koğuşta bir arkadaş gece 2-3 sıralarında uykusunda "Allah Allah" diye nara atarak bütün koğuşu uyandırmış.
Başka bir arkadaş ilk geldiği günlerde "babacım babacım" dediğini bizim peder Hose duymuş. Sonradan onun saldırılarına karşı "ercan cell ercan cell babacım dıt dıııt dıt" diyerek karşı silah olarak kullandı. Ve böylece çamur atma tekniği ile Ercan'ı susturmasını bildi. Sonradan aynı arkadaşın "teslimat tamam" diyerek sayıklaması bizi ilginç düşüncelere sürükledi.
Renkliymiş
4 yıllık eğitim görenler acemiliğin bitimini takiben kura çekerek asıl kıtalarına giderler. Acemilik sırasında öğrenilenlerden yapılan sınavlarda %5'e girenler istedikleri yerde askerliklerini yaparlar, kura çekmezler. Bu da komutanlar tarafından silah olarak kullanılır. Bizim komutan bir keresinde tören provasında beyaz çorap giydiği için disiplin puanı kırılan askerin dereceyi bu puandan dolayı kaçırıp nasıl Tunceli dağ komandasını çektiğini anlatmıştı. Diploma töreninde komutan endişe ile gelip: "Aranızda renkli çorap giyen var mı?" dedi. Fatih Lale: "Ben komutanım," dedi. Komutan telaşla Fatih Lale'nin yanına giderek çorabının siyah olduğunu gördü. Komutan bunun üzerine: "Aranızda bu tür geyikleri barındırmayın. Öldürün bu geyikleri," dedi.
Dikkat nişancı var
25 m atışların yapılacağı gün herkes temkinli konuşarak sonradan geyik konusu olmamayı garanti altına alıyordu. Fakat bunu bir kişi ihlal ediyordu. O da Karadenizli arkadaşımız Yusuf'tu. "Vuracam edicem falan filan" konuşuyordu. Atışlar yapıldı, Yusuf sadece bir tane vurdu. (Bu "çot kötü atış" manasına geliyor.) Ve bunu mantıklı açıklamaya çalıştıkça bizi gülmekten öldürdü. Ben ise yanımdakinin hedefini vurdum. O da ayrı bir geyik konusu oldu, hiç sormayın.
Komutan sadece öğüt vermiş.
Bizim komutanın ağzı oldukça bozuktu. Bir gün koğuş kontrolü yapılmıştı. Yatakların düzgün olup olmadığı denetlenmişti. Her nedense bizim arkadaşların koğuşumuza oldukça dikkat etmesine rağmen bölük komutanı bizim koğuşu da dağınık bulmuş. Aynı gün koğuşta ki en küçük numaralı kişiyi koğuş ağası ilan edip yanına çağırmıştı.
Koğuş ağası yemeğe biraz geç gelmişti. Ben merakla:
"-Zeynel, komutan ne dedi küfür etti mi?" dedim.
Zeynel:
"-Yo hayır sadece yataklarımızın düzgün olmasını öğütledi. Yataklara bozukmuş falan filan." dedi.
Ben de Zeynel'e:
"-Hayret nasıl küfür etmemiş." dedim.
Bir yandan da o gün yatağımı iyice geremedim. Her halde bizim koğuşun yatakları benim yüzümden dağınıktı, diye düşünmeyi başlamıştım. Sonradan diğer koğuş ağalarından yataklardan dolayı komutanın baya küfrettiğini işittik. Koğuşlara gittiğimizde görüntü oldukça ilginçti. Bizim tesadüfen koğuş ağası seçilen Zeynel koğuşun dağınık olmasından sorumlu olan kişiydi. Yatağını toplamamış, yorganını bir bohça yapıp yatağının bir tarafına bırakmıştı.
Temmuz 1999 Samsun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder